Türkiye Cumhuriyetinde Uygulanan Teşvik Yasaları (1)
Türkiye Cumhuriyeti’nde Uygulanan
Teşvik Yasaları
Teşvik
Nedir?
Teşvik kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre,
isteklendirme ve özendirme olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik anlamda “teşvik”
kavramı, ise Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığı kaynaklarında; “Belirli ekonomik ve sosyal faaliyetlerin
diğerlerine oranla daha fazla ve hızlı gelişmesini sağlamak amacıyla, kamu
tarafından çeşitli yöntemlerle verilen nakdi ve/veya gayri nakdi destek, yardım
ve özendirmeler.” olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımlardan yola çıkarak teşviği; yapılması
istenen faaliyet kolları için kamu tarafından sağlanan nakdi ya da nakdi
olmayan kaynaklarla yatırıma yönlendirme olarak tanımlamak yerinde olacaktır.
Türkiye’de
Çıkarılan Teşvik Yasaları
Ülkemizde, İlk teşvik yasası Osmanlı Devleti ile
başlar. 1913 yılında çıkarılan ilk teşvik yasası ile Osmanlı Devletinin
sanayileşmesine devlet desteği verilmeye çalışılmıştır. Cumhuriyet tarihinde
ise Lozan Anlaşması görüşmeleri devam ederken; yapılan İzmir İktisat
Kongresinde ülkenin ekonomik yapısına yön verildi.
İlk
Teşvik Yasası
Osmanlı Devletinde üretim tarıma dayalı idi. El
sanatlarına dayalı üretim ise Lonca Teşkilatları aracılığı ile zanaatkâr adı
verilen ustalar tarafından yapılırdı. Ticaret ise genellikle azınlıkların
elinde bulunan bir iş kolu olarak karşımıza çıkmakta idi.
Tüm Dünyayı etkileyen sanayi devrimi ile
sömürgeciliğin yaygınlaşması ve pazar arayışları Osmanlıyı da bu konuda
önlemler almaya yönlendirdi. Fakat gelişen teknolojiye yabancı kalması ve
sanayisinde gerekli önlemleri zamanında olmayan Osmanlı Devleti’nin
ekonomisinin çökmesine neden oldu.
Endüstri inkılâbı Avrupa da 18. Yüzyılda başlasa da
Osmanlı ancak 19. Yüzyılın ikinci yarısında sanayisinde düzenleme çalışmalarına
başladı. Ordunun silah ve giyim ihtiyaçlarını karşılamak için devletin bir
kısım girişimleri oldu.
Meşrutiyetin ilanı ile birlikte iç gümrükler
kaldırıldı ve 1913’te sanayinin teşviki için bir yasa çıkarıldı. Yasa, sanayi
kuruluşlarına gerekli arazinin karşılıksız sağlanmasına, makina ve araç-gereç
vergisi muafiyeti, vergilerin taksitle ödenmesi gibi kolaylıkları
getirdi.(Kepenek, 2000)
Buradan da anlaşılacağı üzere devlet teşviği ilk
defa bu yasa ile gündeme geldi ve uygulandı. Bu yolla 1915’e kadar özel sanayi
girişimciliği ilk defa Türk tarihinde yerini aldı. Osmanlı sanayisi bu dönemde
kıpırdanmaya başladı.
Osmanlı sanayisi ile ilgili sayısal verilere 1913 ve
1915 yıllarında yapılan sayım sonuçları ile ulaşmamız mümkün olmaktadır. Sayımlar
yalnız sanayinin yoğun olduğu Batı Anadolu’yu kapsamakta ve 10 kişinin üzerinde
istihdama sahip iş yerleri kayıt altına alınmıştır.
Tablo 1.1
Osmanlı sanayisinin sektörel durumu (1915) (ökçün,1970.)
SEKTÖR
|
İŞYERİ
SAYISI
|
TOPLAM
ÇALIŞAN
|
Gıda
|
75
|
3.915
|
Dokuma
|
73
|
6.763
|
Deri
|
13
|
1.270
|
Kırtasiye
|
51
|
1.267
|
Kimya
|
11
|
131
|
Ağaç
|
24
|
377
|
Toprak
|
17
|
336
|
Toplam
|
264
|
14.060
|
Yukarıdaki grafik sayıların somutlaşması açısından
hazırlanmıştır. Somutlaşan verilerden yola çıkarak hazırlanılan teşvik yasası
ile birlikte 10 kişi ve üzeri personel istihdam eden 264 iş yeri açılmıştır. Bu
özel girişim işletmelerinin faaliyet alanları göz önünde bulundurulursa ülke
ihtiyaçlarını karşılayacak hızlı tüketime yönelik üretim yapan günümüz
tabiriyle küçük işletmelerdir.
Bu teşvik yasası ile sektörlerin istihdam olarak
ülkeye sağladığı katma değeri yine grafik üzerinde görmekte fayda vardır.
İşyeri sayısı bakımından en yüksek paya sahip olan
gıda sektörü istihdam sağlama açısından aynı verimliliği gösterememiştir.
Grafiğe aktardığımız rakamları tek tek ele aldığımızda iş yerleri ile istihdam
oranları arasında kıyaslama yapıldığında en fazla istihdamı deri sektörü
sağlamıştır.
İlk teşvik yasasının yürürlüğe girmesinden önce
Osmanlı Devleti iç tüketiminin büyük bir kısmını dış tedarikçilerden sağlamakta
idi. Aşağıda yer alan tabloda Avrupa’da 1. Sanayi devriminin başladığı yıllara
ait Osmanlı dış alım ve dış satım verileri yer almaktadır.
Yıllar
|
Dış
alım
|
Dış
satım
|
Fark
|
Dış
satım ve alım oranı
|
İndeks
|
Fiyat
1880=100
|
Satış
fiyatının alış fiyatına oranı
|
||
Dış
alım
|
Dış
satım
|
Alış
|
Satış
|
||||||
1840’lar
|
7.845
|
5.899
|
1.946
|
75,3
|
100
|
100
|
120
|
111
|
92,5
|
1873–1877
|
22.356
|
16.402
|
5.954
|
73,3
|
280
|
280
|
126
|
114
|
90,5
|
1900’ler
|
20.822
|
12.202
|
8.620
|
58,6
|
270
|
210
|
84
|
73
|
86,9
|
1910–1912
|
36.436
|
19.967
|
16.739
|
54,1
|
460
|
380
|
92
|
83
|
90,2
|
(Bin Osmanlı Lirası Olarak)
Verilerine ulaşabildiğimiz 1840’lı yıllardan sonra
Osmanlı Devleti’nin dış ticaret açığı yıllar içerisinde giderek artış gösterdi.
19. yüzyıla kadar sanayileşmesini tamamlayamayan
Osmanlı Devleti Sanayi ülkeleri için bir açık Pazar durumuna geldi. Her ne
kadar 1915’lere gelindiğinde teşvikler ile sanayinin güçlenmesi için devlet
desteği sağlansa da sermayenin yatırıma dönüşmesi sağlanamadı. Yabancı sermaye
üretime ve istihdama katkı sağlamadı. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile
Osmanlı Devleti’nin yerine Kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile sanayileşme
çalışmaları devam etti.
Yazar : Emine Kazan
Yorumlar
Yorum Gönder