Türkiye Cumhuriyetinde Uygulanan Teşvik Yasaları (2)
İzmir
İktisat Kongresi
2009/15199 Sayılı Yatırımda Devlet
Yardımları Hakkındaki Karar
Bölgesel- Sektörel Teşvik Sistemi ile lV. Bölge illerine yapılan yatırımların Göçler Üzerindeki Etkisi
Bölgesel Teşvik politikaları, bölgeler arası gelir farklılıklarını en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Aynı bölgelerde yer alan şehirlerin gelişmişlik düzeyleri arasındaki farklılığı ortadan kaldırmayı hedefler. İstihdam yaratarak ülkedeki işsizlik oranının alt düzeye inmesi için çalışmalar yapar. Özellikle Yatırımlarda Devlet Yardımları hakkındaki 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürütülen Yeni Teşvik Sistemi ile 1. Bölge olarak kabul edilen İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İzmir, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova, Ankara illerinin yükü hafifletmeye çalışılmaktadır. Yatırımların bu şehirlerde yoğunlaşması diğer illerden bu yöne doğru göçün başlamasına neden olmaktadır.
Büyük proje teşvik sisteminde, uluslararası düzeyde
rekabet gücünü artıracak, Ar-Geve teknoloji içeriği yüksek sektörlerde belirli
büyüklüğün üzerindeki yatırımlara destek ağlanması hedeflenmiştir. Genel teşvik sisteminde,
bölgesel ve büyük proje sisteminde yer almayan ve desteklenmesi öngörülmeyen
sektörler dışında kalan yatırımlar yer almaktadır.Yeni sistemde desteklenmeyecek sektörler
belirlenirken uluslararası yükümlülüklerimiz ile ilgili sektörlerde arz ve kapasite fazlalılığı olup
olmadığı dikkate alınmıştır.
a) Bölgesel desteklerden yararlanacak yatırımlar için;
I inci ve II nci bölgelerde;
17 Şubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan
kongreye ülkede bulunan tüccar, işçi, sanayici, zanaatkâr, çiftçi temsilcileri
katıldı. Kongrenin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk “İktisadi zaferlerle sonuçlandırılmayan askeri zaferlerin kalıcı olmayacaktır.”
Vurgusunu yaptı. Atatürk: “Türkiye
Cumhuriyeti bir iktisat devletidir.” Sözü ile ülkenin ekonomik gücü ile dış
siyaseti arasındaki paralellik üzerinde durdu. Kongrede bugünkü ekonomik
yapımızın temelleri atıldı.
İzmir İktisat Kongresi’nden üreticinin yükünü
hafifletecek bugünkü teşvik yasaları göz önünde bulundurulursa Türkiye’nin
ekonomisinin temellerini atacak ve özel teşebbüsü destekleyecek kararlar çıktı.
Bu kararlar;
·
Hammaddesi ülkemizde bulunan sanayi
kollarının kurulmasını devlet destekleyecektir.(kâğıtçılık, dokuma, gıda, deri
vb.)
·
Devlet banka kurarak özel sektöre kredi
sağlayacaktır.
·
Küçük
işletmelerin yerine fabrikaların kurulması için çalışmalar başlayacak, atölye
mantığından fabrika üretimine geçilmesi kararı çıkmıştır.
·
Devlet ekonomik görevleri olan bir organ
haline getirilecek, özel kuruluşların oluşması ve gelişmesi için sanayi teşvik
yasaları çıkarılacak, özel sektörün yapamayacağı yatırımları ve iş alanları
devlet eliyle yapılacaktır.
·
Aşar vergisi kaldırılacak ve yıllarca
çiftçi için ağır bir yük olan vergi yükü hafifletilecektir. Vergilerin
kaldırılması ile çiftçi desteklenecektir.
- Üretim
alanlarından tüm yurda üretilen malların sevkiyatı için ulaşım ağı
kurulacaktır. Devletin oluşturacağı demiryolları ile mallar uygun
maliyetle nakledilecektir. Özellikle gümrük tarifeleri milli sanayinin kalkınma
ihtiyaçlarına göre değiştirilecektir.
·
Özellikle üretimde günlük tüketim mallarına
öncelik verilecektir. Ülkenin temel gereksinimlerinin karşılanmasında dışa
bağımlıktan vazgeçilecek yerli malların karada ve deniz de daha uygun tarife
ile taşınması sağlanacaktır.
·
İşverenlerin işçilere verecekleri haklar
belirlenmiştir. İşçiler güvence altına alınmıştır.
Bu kongrede alınan kararlar Türkiye Cumhuriyeti
ekonomik yapısının temellerini attı. Devlet özel teşebbüsü destekleyen, işveren
ve işçilerin ilişkilerini düzenleyen, çiftçiyi ağır vergi yüklerinden
kurtararak Cumhuriyet Tarihinin ilk teşvik kararlarını aldı. Genç Cumhuriyetin
liberal bir ekonomi politikası olduğunu ortaya koydu.
1927 Tarihinde Teşviki Sanayi Kanunu yeniden
düzenlenmiştir. 1942 yılından sonra ise “Teşvik-i Sanayi Kanunu” tamamen
ortadan kaldırılmış ve o güne kadar yapılan düzenlemeler ve organizasyonlar
boşta kaldı.
1950’li yıllarda liberalleşme eğilimi ile birlikte
1951 yılına çıkarılan Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu 1954 yılında değişikliğe
uğradı. Bu dönemde 1953 tarihli “Turizm ve Endüstrisi Teşvik Kanunu” ve 1954
tarihli “Petrol Kanunu” yürürlüğe girdi. (DPT,2000) Turizmin gelişmesi için
çıkarılan teşvik kanunu ile teşvikler özellikle Antalya iline verildi. Antalya
ve Ege turizm yatırımları ile ön plana çıkarken tarihi değerleri ile ön plana
çıkabilecek olan birçok il ihmal edildi.
1960 sonrası dönemde sanayinin teşvik edilmesi ön
planda olmuştur. Teşviklerin tek elden ve planlı bir şekilde yürütülmesi
üzerinde duruldu. Başlangıçta Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen
çalışmaları, 1967’de Başbakanlığa bağlı olarak kurulan “Yatırımları ve İhracatı
Geliştirme ve Teşvik Bürosu” ve 1970 yılından itibaren “DPT Teşvik Uygulama
Dairesi” üstlendi. 1971 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na devredilen
Daire, 1980 yılından itibaren yine DPT’ye bağlandı.
1980’li yıllarda özellikle ihracata dayalı ekonomiye
geçilmesi, Türkiye’nin dünya ile bütünleşmesi çalışmaları ön plana çıktı.
İhracatın artması üretimin ve üretim kalitesi yüksek dünya standartlarıyla
yarışacak teknolojiye sahip büyük şirketlerle mümkündü. Bu noktada nakdi devlet
yardımları hız kazandı. 24 Ocak 1980 sonrası dönem ihracatın ağırlıklı olarak
teşvik edildiği bir dönem oldu. Bu dönemde ihracatı teşvik maksadıyla parasal
teşvikler gündeme geldi. Yatırımın yaklaşık %50’sine varan hibe şeklindeki
Kaynak Kullanımı Destekleme Primi (KKDP) uygulaması Kalkınmada Öncelikli
Yöreler, Organize Sanayi Bölgeleri, Eğitim, Sağlık, Turizm gibi özel önem
taşıyan sektörlerde yatırım patlaması yaşandı. 90’lı yıllara kadar süren devlet
teşvikleri 1990 da ortaya çıkan ekonomik kriz ile kamudaki cari açıkların
artması ile teşviklerde kısıtlamaya gidildi. Devlet nakdi destek yerine vergi
muafiyeti ve istisnalardan oluşan teşvik yollarına başvurdu. Kaynak sıkıntısı
sebebiyle 1991 yılından itibaren KKDP uygulamasına son verildi, yerine uygun
görülen yatırımların %60’ına kadar %10 faizli Fon Kaynaklı Kredi kullandırılmaya
başlandı. DPT bünyesinde bulunan Teşvik ve Uygulama (İhracat ve Yatırım),
Yabancı Sermaye ve Serbest Bölgeler Başkanlıkları,”Genel Müdürlük” haline
dönüştürülerek Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’na bağlandı. Bu iki
müsteşarlığın ayrılması ile birlikte yatırımlarda devlet yardımlarına yönelik
faaliyet gösteren “Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü” ile “Yabancı Sermaye
Genel Müdürlüğü” Hazine Müsteşarlığı’nda kalmış, ”İhracat Genel Müdürlüğü ve
Serbest Bölgeler ise Dış Ticaret Müsteşarlığı’na bağlanmıştır. (DPT,2000)
Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığı’nın belgelerine
göre Devlet teşvikleri 1995 yılından itibaren bölge ve sektör ayrımı
yapmaksızın belirli bir büyüklüğün üzerindeki tüm yatırımlara hitap eden
ağırlıklı olarak KDV istisnası ve Gümrük Muafiyeti destek unsurlarını içeren
“Genel Teşvik Sistemi” olarak adlandırılabilecek bir uygulamaya geçti. Bu
uygulama yeni teşvik sisteminin temelini oluşturan 2009/15199 sayılı Yatırım
Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın yürürlüğe girdiği 2009 yılının temmuz ayına
kadar devam etti.
2009/15199
Sayılı Yatırımda Devlet Yardımları Hakkındaki Karar’ın İçeriği
Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan “Yatırımda
Devlet Yardımları Kararı” ile kalkınma planları ve yıllık programlarda
öngörülen hedefler ile uluslar arası anlaşmalara uygun olarak, tasarrufları
katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirmek, üretimi ve istihdamı arttırmak,
yatırım eğiliminin devamlılığını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak,
uluslararası rekabet gücünü arttıracak teknoloji ve araştırma-geliştirme
içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımları özendirmek, doğrudan yabancı
yatırımları arttırmak, bölgesel gelişmişlik farklarını gidermek, çevre korumaya
yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi
amaçlanmaktadır. (Karar mad.1)
ABD’de 2007 yılında yaşanan finansal dalgalanma
büyük ve gelişmiş bir ekonominin Bankacılık sistemini geçmişte emsali olmayan
bir şekilde sıkıntıya sürükledi. 2008 yılına girildiğinde ABD’de birçok
finansal kurum faaliyetini sona erdirmek durumunda kaldı. Neredeyse Tüm dünyayı
etkileyen ve ABD kaynaklı ekonomik krizinin ardından AB ülkelerinde yaşanan
ekonomik krizler nedeni ile dünya ekonomik dengeleri değişmeye başladı.
Avrupa
Birliği Devletlerinden Yunanistan ile başlayan AB krizleri İrlanda, Portekiz ve
İspanya ile devam etti. Türkiye krizlerden daha güçlü bir ekonomi ile çıkan
ülkeler arasında yer aldı. Hatta 2011’ gelindiğinde Uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye'nin kredi notunu iki kademe yükselterek,
BB(+ )'ya getirdi. Fitch, uzun vadeli ulusal para cinsinden notunu da, BB'den,
BB(+) yükseltti. Türkiye'nin ülke tavan notunu da, BB'den, BBB(-)'ye çıkarttı.(Hürriyet,08.03.2011)
Yabancı yatırımcılar yatırımlarını taşıyacak güvenli limanlar aramaya başladı.
Dünya üretim dengesini alt üst eden Çin, yatırımcılara sağladığı imkanlar ve
ucuz işgücü ile Türk Firmaları da dahil olmak üzere yatırımcılara cazip gelen
bir ülke oldu.
Bu
noktada Türkiye Ekonomisinin korunması ve canlanması, Uluslararası piyasada
rekabet edebilecek teknolojinin üretilmesi ve kullanılması yerli sermayenin
ülke içerisinde yatırıma dönüşmesi ve yabancı sermayenin Türkiye’ye getirilmesi
için Devlet Teşvik Kararları 16.07.2009 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak
Başbakanlığa bağlı Hazine Müsteşarlığı tarafından uygulanmaya başlandı.
Yeni Teşvik sistemi;
1. Bölgesel-
Sektörel Teşvik Sistemi
2. Büyük
Proje Teşvik Sistemi
3. Genel
Teşvik Sistemi
Olmak üzere üç ana bileşenden oluşmaktadır.
(hazine.gov.tr)
Bölgesel- Sektörel Teşvik Sistemi; Türkiye
coğrafyası sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyeleri göz önünde bulundurularak 26
il grubundan oluşan dört bölgeye ayrılarak teşvik sistemi kapsamına alınmıştır.
Tablo 2.1
İllerin sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksine göre sıralanması
(hazine.gov.tr,5 Mart 2011)
Bölgesel-sektörel
teşvik sistemi ile bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklarının önüne
geçilmesi, istihdamın arttırılması, büyükşehirlere göçün önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
Gelişmişlik
endeksinin yüksek olduğu illerin oluşturduğu birinci ve ikinci bölgede
sanayileşme ile birlikte çevre kirliliği kendini göstermektedir. Ayrıca nüfus
yoğunluğunun hızla yükselmesi çarpık kentleşme, trafik gibi sorunları
beraberinde getirirken sosyolojik açıdan ara kültürlerin doğmasına neden
olmaktadır. Özellikle lV. Bölgede yer alan şehirlerde yaşanan istihdam sorunu
bu illerden sanayisi gelişmiş illere göçü zorunlu kılmaktadır. Çıkartılan
teşvik kararı ile geriye doğru göçte teşvik edilmektedir.
l.
ve 2. Bölgelerdeki hazırgiyim ve deri sektöründe faaliyet gösteren firmaların
tesislerini 4. Bölgeye taşıması ve en az 50 kişilik istihdam sağlaması
durumunda Devlet teşviklerinden yararlanabilmektedir.
Tablo
2.2 Yatırım teşvik uygulamalarında bölgeler ve bu bölgelerde yer alan iller
(hazine.gov.tr, 27.Şubat.2011)
l.Bölge
|
2. Bölge
|
3. Bölge
|
4. Bölge
|
İstanbul
Tekirdağ
Edirne
Kırklareli
İzmir
Bursa
Eskişehir
Bilecik
Kocaeli
Sakarya
Düzce
Bolu
Yalova
Ankara
|
Balıkesir
Çanakkale(Bozcaada,
Gökçeada
hariç)
Aydın
Denizli
Muğla
Antalya
Isparta
Burdur
Adana
Mersin
|
Konya
Karaman
Hatay
Kahramanmaraş
Osmaniye
Kırklareli
Aksaray
Niğde
Nevşehir
Kırşehir
Manisa
Afyonkarahisar
Kütahya
Uşak
Kayseri
Sivas
Yozgat
Karabük
Bartın
Samsun
Tokat
Çorum
Amasya
Gaziantep
Adıyaman
Kilis
|
Kastamonu
Çankırı
Sinop
Trabzon
Ordu
Giresun
Rize
Artvin
Gümüşhane
Erzurum
Erzincan
Bayburt
Ağrı
Kars
Ardahan
Iğdır
Van
Muş
Bitlis
Hakkari
Malatya
Elazığ
Bingöl
Tunceli
Şanlıurfa
Diyarbakır
Mardin
Batman
Şırnak
Siirt
Çanakkale(Bozcaada,
Gökçeada ilçeleri)
|
Bölgesel- Sektörel Teşvik Sistemi ile lV. Bölge illerine yapılan yatırımların Göçler Üzerindeki Etkisi
Bölgesel Teşvik politikaları, bölgeler arası gelir farklılıklarını en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Aynı bölgelerde yer alan şehirlerin gelişmişlik düzeyleri arasındaki farklılığı ortadan kaldırmayı hedefler. İstihdam yaratarak ülkedeki işsizlik oranının alt düzeye inmesi için çalışmalar yapar. Özellikle Yatırımlarda Devlet Yardımları hakkındaki 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürütülen Yeni Teşvik Sistemi ile 1. Bölge olarak kabul edilen İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İzmir, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova, Ankara illerinin yükü hafifletmeye çalışılmaktadır. Yatırımların bu şehirlerde yoğunlaşması diğer illerden bu yöne doğru göçün başlamasına neden olmaktadır.
Şehir
|
Alınan
Göç
2008–2009
|
Alınan
Göç
2009–2010
|
Göçlerin
Artış
veya
Azalış Rakamları
|
Ankara
|
131.114
|
133.440
|
2.326
|
Bilecik
|
8.251
|
8.690
|
439
|
Bolu
|
10.124
|
11.926
|
1.802
|
Bursa
|
56.368
|
57.220
|
894
|
Edirne
|
12.910
|
14.830
|
1.920
|
Eskişehir
|
23.225
|
26.780
|
3.555
|
İstanbul
|
348.986
|
336.932
|
-12.054
|
İzmir
|
89.517
|
99.775
|
10.258
|
Kırklareli
|
11.242
|
12.088
|
846
|
Kocaeli
|
48.399
|
49.379
|
1.040
|
Sakarya
|
21.665
|
24.627
|
2.962
|
Tekirdağ
|
29.066
|
29.433
|
367
|
2009/15199 sayılı Karar döneminde
uygulanan destek unsurları şunlardır:
a) Bölgesel desteklerden yararlanacak yatırımlar için;
I inci ve II nci bölgelerde;
·
Vergi indirimi
·
Sigorta primi işveren hissesi desteği,
·
Yatırım yeri tahsisi
·
KDV istisnası
·
Gümrük vergisi muafiyeti
III üncü ve IV üncü bölgelerde;
·
Vergi indirimi
·
Sigorta primi işveren hissesi desteği,
·
Yatırım yeri tahsisi
·
Faiz desteği
·
KDV istisnası
·
Gümrük vergisi muafiyeti
b) Büyük ölçekli yatırımlar için;
·
Vergi indirimi
·
Sigorta primi işveren hissesi desteği
·
Yatırım yeri tahsisi
·
KDV istisnası
·
Gümrük vergisi muafiyeti;
c) Genel teşvik sistemi kapsamındaki
yatırımlar için;
·
KDV istisnası
·
Gümrük vergisi muafiyeti(karar mad.3)
Bölgesel-
Sektörel Teşvik Sistemi
Yatırım
desteklerinin uygulanması açısından 28/8/2002 tarihli ve 2002/4720 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararında yer alan İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması-
Düzey 2 bölgeleri, sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyeleri dikkate alınarak dört
gruba ayrılmıştır. Bölgesel desteklerden yararlanacak yatırım konuları her bir
il grubunun yatırım potansiyeli ve rekabet gücü dikkate alınarak belirlenmiştir.
Yazar : Emine Kazan
Yazar : Emine Kazan
Yorumlar
Yorum Gönder